Yargıtay Başsavcılığı’ndan Can Atalay’a olumsuz görüş
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın hak ihlaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararına direnilmesi yönünde görüş bildirdi.
Başsavcılık, Anayasa Mahkemesi’ni “uygunluk denetimi” yapmakla suçlayarak, “Anayasaya uygunluk denetimi yapan mahkemeler, hakim gibi kurallara uyulup uyulmadığını tespit etme yetkisine sahip olmalı, kuralları yeniden yazan yerler olmamalıdır” dedi. Oyunun kuralına aykırı bir tutum, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.”
Anayasa Mahkemesi’nin 25 Ekim’de Can Atalay’ın “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine ilişkin kararının ardından yargıdaki “kriz” tırmanıyor. Kararı yerel mahkemeye gönderen Anayasa Mahkemesi, Atalay’ın tahliyesine karar verdi. ve yargılamanın durdurulmasını istedi. Ancak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, ihlalin Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararından kaynaklandığını belirterek ihlal kararının uygulanmadığını belirterek belgeyi Yargıtay’a gönderdi. Bu arada açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Anayasa Mahkemesi’ni arayarak kendisini “Anayasa maddelerini yorum yoluyla yok saymakla” suçladı.
Anayasa Mahkemesi’ne yerindelik denetimi suçlaması
Bu gelişmeler üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararına ilişkin mütalaasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. İki Yargıtay savcısının imzaladığı 3 Kasım 2023 tarihli 6 sayfalık kararda, Anayasa Mahkemesi “uygunluk denetimi” yapmakla suçlandı. Anayasa Mahkemesi’nin, “Anayasa’nın 14. maddesinde yer alan suçlara” ilişkin yasama dokunulmazlığını istisna eden herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı ve yargının bu hataları belirleme yetkisinin bulunmadığı yönündeki açıklaması eleştirildi.
Başsavcılık, devletin güvenliğine ilişkin kabahatler ile anayasal düzene aykırı hataların Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken suçlar arasında yer aldığını belirterek, 14’üncü maddesinin Anayasa’nın 14’üncü maddesiyle yorumlanması gerektiğini savundu. Anayasa yargısının değeri artıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin sınırlarını çizdi
Anayasa Mahkemesi’nin soyut hukuk kurallarından somut hukuk ürettiğini ve önüne getirilen kuralların anayasaya uygunluğunu denetlediğini belirten başsavcılık, şunları söyledi:
“Ancak bu durum başlı başına zorluklar içeriyor ve kuvvetler ayrılığı unsurunun ihlali sonuçlara yol açabiliyor. Bu içerikte; Anayasal normlara uygunluğu denetlemek oldukça zordur. (…) Öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin anayasaya uygunluk denetimi kapsamında sahip olduğu ‘yasal denetim’in sonuçlarının çok iyi belirlenmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi yargıçlarının yaptığı kanunilik kontrolü, ‘yasama ve yürütme organının yaptığı işlemlerin anayasal yetki sınırları içinde yapılıp yapılmadığının kontrolü’, yargı alanında ise bireysel özgürlük hakkının olup olmadığının tespiti ile sınırlıdır. Uygulama ihlal edilmiştir.”
Anayasaya uygunluğu denetleyen yargı makamının öncelikle diğer organlarla ilgili her türlü yetkiyi kullanmaktan kaçınması gerektiği belirtilen görüşte, “Bir konu yasama, yürütme, yargı ve yargı yetkisinin alanına giriyorsa,” denildi. Anayasa kararları çerçevesinde idari yargı yetkisine sahip olan Anayasa Mahkemesi, bu yetkilerin bu alanda Anayasaya aykırı olmadığına karar verebilir.” işlemleri iptal ederek geçersiz kılamaz. Çünkü kuvvetler ayrılığı unsuruna uygun olarak yasama, yürütme ve yargının yetki ve sınırları Anayasa’da belirtilmiştir. “Anayasal yargı otoritesi de dahil olmak üzere hiçbir makam, yasama, yürütme ve yargının kendi görev alanına giren konularda düzenleme yapma yetkisini kullanmasına engel olamaz.”
Hatay’dan Ankara’ya “Özgürlük Yürüyüşü”
Bu resmi görüntülemek için lütfen JavaScript’i etkinleştirin ve HTML5 videoyu destekleyen bir web tarayıcısına geçmeyi düşünün
‘Anayasa keyfi olarak yorumlanamaz’
Görüşte, kanunilik denetimiyle sınırlı olarak anayasaya uygunluk denetimi yapan Anayasa Mahkemesinin, görevini yerine getirirken yeni hukuk normları oluşturamayacağı belirtildi. Anayasa Mahkemesinin sadece mevcut anayasal normları yorumlayarak karar verdiği belirtilen görüşte şu değerlendirme yapıldı:
“Soyut bir anayasal norma anlam vermek zorunda olan Anayasa Mahkemesi hakimi, yorum sürecinde o norma atfedilebilecek farklı anlamlardan istediği anlamı keyfi olarak öne çıkararak karar veremez. Anayasaya uygunluğu denetleyen mahkemeler, Bir hakem için konulan kurallara uyulup uyulmadığını belirleyen otorite, oyunun kurallarını yeniden yazan otorite olmalıdır.” “Aksi yönde bir tutum kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır; kuralı koyan yasama organıdır, uygulayan yürütmedir, kurala uyulup uyulmadığını yargı belirler.”
‘Yargı aktivizmine’ eleştiri
Anayasa hukukçusu Ergun Özbudun ve Anayasa Mahkemesi üyesi Yusuf Şevki Hakyemez’in “yargı aktivizmine” karşı görüşlerinin yer aldığı görüş şöyle devam etti:
“Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 14. maddesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve demokrasisi, yani varlığı için vazgeçilmez unsurları belirlemiştir. Çünkü hiçbir devlet, varlığına karşı suç işlemekle suçlanan bir kişinin dokunulmazlığını kabul etmez. Aksi bir kabul, hak ve adalet ilkelerine ve eşitlik kuralına aykırı olacağı gibi, adalete olan inancı sarsarak kamu vicdanını da rahatsız edecektir. Bütün bunlara rağmen hukuk kurallarının açıklığının sağlanması sadece yasal düzenlemeyle bitemez.”
‘Can Atalay dokunulmazlıktan yararlanamaz’
Can Atalay’ın 2013 yılında işlediği suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma sürecinin milletvekili seçilmeden çok önce başladığını hatırlatan Yargıtay, Can Atalay’ın mahkûmiyetinin esas sevk ve infaz hususlarının Anayasa kapsamındaki suça ait olduğunu kaydetti. Türk Ceza Kanununun 312. maddesi. Görüşte, seçim öncesinde bu unsur kapsamında suç işleyen milletvekilinin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı ileri sürüldü. Anayasa’nın 14. maddesi kapsamındaki suçlara sınırlama getirilmemesinin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olduğu görüşünde, “Suçlar ve hükümlünün mahkûmiyetine konu olan eylemler, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlardır. bunların madde kapsamına girmeyeceği düşünülemez.”
Görüşte, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kararıyla Atalay hakkında onama kararı verildiği ve kararın infazına başlandığı belirtildi. Karar, Yargıtay tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderildi. Bu aşamada Yargıtay, temyiz incelemesi sırasında tahliyeye ilişkin de bir değerlendirme yaptı; “Tahliye talebinin reddedilmesi veya kabul edilmesi kararı Yüksek Bakanlığına aittir.”
Mütalaanın ardından Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararına uyulup uyulmayacağı konusunda karar vermesi bekleniyor.
DW Türkçe’ye VPN üzerinden nasıl erişebilirim?